Merkezi olmayan (Decentralized) ve finans (Finance) kelimelerinin kısaltmasından meydana gelen DeFi, herhangi bir merkeze ya da otoriteye ihtiyaç duymayan finansal yapıya denir. Temelde blockchain ağları üzerine inşa edilmiş olan DeFi, yeni nesil dijital para altyapılarının oluşturulması için en önemli gelişmeler arasında sıralanır.
Bitcoin ve Ethereum gibi adları çok sık tekrarlanan kripto para ağları, merkezden yönetilmeyen, herhangi bir kurum tarafından kontrol edilmeyen DeFi yapılarına örnek olarak gösterilebilir.
DeFi yapılarında, merkezi olmayan finans hizmetleri sunmanın yanı sıra katılımcılara güven sağlamak da amaçlanır. Zira yönetimde kimsenin bulunmaması, suiistimallerin önüne geçilmesi manasına gelir.
“Bu şartın sağlanması durumunda, şu işlem gerçekleşir” mantığına dayanan ve otomatik biçimde çalışan akıllı sözleşmeler, konsensüs protokolleri ve merkezi bulunmayan uygulamalar (Decentralized Application – DApp), merkeziyetsiz finans yapılarının önemli parçaları arasındadır.
Kripto paraların özgürlük manifestosu ile hayata geçirildikleri malum. Geleneksel finansal yapıdan ayrı biçimde çalışan ve yönetim gücünü demokratik biçimde kullanıcıların kontrolüne veren mantığın üzerine inşa edildiler. DeFi de aynı hedeflerle geliştirilmesinin yanı sıra kritik bir özelliği daha bulunuyor: Geleneksel finans hizmetlerine ulaşamayan kesime çözüm sunmak…
Finans dilinde “unbanked” şeklinde tanımlanan, yani geleneksel bankacılık sistemi dışında kalan kesime bankacılık hizmeti sunmak için DeFi hayata geçirildi. 2017 yılı istatistiklerine göre, dünya üzerinde 1,7 milyar kişi bankacılık hizmeti alamıyor. Mevcut finansal altyapı bu insanlara çözüm üretemediğinden DeFi, bu insanların dertlerine derman olmak için hayata geçirildi.
Bahsini ettiğimiz bu kitlenin bankacılık hizmetlerine ulaşamamasının temelinde genellikle güven eksikliği yatıyor. Kağıda dayalı geleneksel yapıda gerçekleşmesi mümkün olmayan güven altyapısı DeFi sayesinde mümkün oluyor. Nasıl mı?
Eşten eşe bağlantı sistemlerinin çalışma yapısını derinlemesine anlattığımız makalemizde bahsettiğimiz üzere, P2P ağlarında veri kayıtları binlerce bilgisayar üzerinde tutulur. İşlem güvenliğini, bizzat işlemleri gerçekleştiren kullanıcılar sağlarlar. Geleneksel bankacılık sisteminin sunamadığı ölçüde güvenlik ve şeffaflık topluluk üyelerinin konsensüsü ile DeFi üzerinde hayata geçirilir.
İlginizi Çekebilir: Peer-to-Peer (P2P) Nedir? Eşten Eşe Bitcoin Ağı Nasıl Çalışır?
Şu ana kadar anlattıklarımızı toparlayacak olursak, DeFi sistemlerinin temel amaçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Geleneksel finans yapılarına baktığımızda, sistemin merkez bankaları tarafından kontrol edilen para birimleri üzerine inşa edildiğini görüyoruz. Vatandaşlar, sahip oldukları parayı güvende tutmak ya da birikimlerinin değerlenmesini sağlamak için bankalara ve finansal aracı kurumlara bel bağlıyorlar. Yani, geleneksel finans yapısında paranın kontrolü sahibinde değil, aracıda oluyor.
Hükümetler diledikleri kadar para basarak arzı kontrol edebiliyorlar. Bu durumda oluşacak enflasyon ile paranın değeri düşebiliyor ve kullanıcının, yani vatandaşın direkt söz hakkı ya da yetkisi bulunmuyor.
Beri taraftan bankalarsa, kişinin parasını güvende tutmanın karşılığı olarak çeşitli yollarla ücret tahsil ediyor. Para sahibine güven verilirken, paranın fiziksel kontrolü bankanın eline geçiyor.
Yukarıda saydığımız, geleneksel finans yapısının negatif yönlerinin hiçbiri DeFi dünyasında yer almıyor. Merkezi otorite ihtiyacını tarih kitaplarına gömen blockchain ağları sayesinde tüm işlemler şeffaf, güvenli ve takip edilebilir hale geliyor. Paranın ve dolayısıyla ekonominin kontrolü de kullanıcıların elinde oluyor. Herhangi bir radikal kararın alınması için de topluluğun çoğunluğu tarafından onaylanması gerekiyor. Finans alanında demokratik bir zemin oluşturuluyor.
Dünyanın bankasız da dönebileceğini, finans hizmetlerinin herkes tarafından erişebilecek şekle evrimleşeceğini savunan DeFi, pek çok sektörde kuralları yeniden yazacak potansiyel sunuyor. Birkaçını sıralayalım:
İlk ve en sık kullanılan örnek kullanım, ülke dışına yapılan para transferlerinde karşımıza çıkıyor. Yurt dışına düzenli para göndermesi gereken kişilerin geleneksel bankacılık yöntemleriyle ne denli zorluk çektikleri bilinen bir gerçek. Sadece yüksek komisyon ücretleri değil, aynı zamanda birçok bürokratik gereklilik ve işlem sürelerinin uzunluğu da sıkıntı veren noktalardır.
DeFi yapısında ise maliyetler, geleneksel yöntemlere kıyasla çok daha az. Genellikle gönderilen meblağa bakılmaksızın düşük işlem ücretleri ödenir. Bitcoin, Ethereum gibi merkezi olmayan ağlarda ister 50, isterseniz de 50 milyon dolar gönderin, işlem ücreti olarak sadece birkaç dolar ödersiniz.
Bürokratik gereksinimlerin sıfıra yakın olduğu DeFi dünyasında hafta sonu ya da bayram tatili gibi engeller de yer almaz. İşlemler 7 gün 24 saat esasıyla, gerçek zamanlı biçimde gerçekleşir.
Bireysel ya da kurumsal olması fark etmeksizin, bankalardan kredi almak daima zahmetlidir. Birçok prosedürün bulunduğu geleneksel kredi çözümlerinde, borç isteyen taraf hiçbir zaman sözleşmeyi yüzde 100 mutlu biçimde imzalamaz.
Öte yandan, yukarıda da bahsettiğimiz gibi “unbanked” ismi verilen, bankacılık sistemine dahil olmayan kesimin kredi alması epey zorlu bir süreçtir. Hele ki, “underbanked” olarak tanımlanan, yani bankacılık sistemine katılmak için gerekli kriterleri (yaş, vatandaşlık, adres vb.) sağlayamayan kişilerin kredi alma şansı neredeyse sıfırdır.
DeFi platformları ise, borç almak isteyenlerle borç verenleri doğrudan birbirilerine bağlar. Güvenliği elden bırakmamak kaydıyla, yeterlilik kontrollerini ortadan kaldırarak hiçbir engel olmadan kişilerin krediye erişmesini mümkün kılar. Aynı zamanda diğer insanlara borç verme gücüne sahip kişilerin de bu yöntem aracılığıyla gelir elde etmesini sağlayan model oluşturur.
Maddi ya da manevi değeri olan herhangi bir varlığı, kişiden kişiye transfer edilebilen, değeri hesaplanabilen veriye dönüştürmeye tokenizasyon, tokenleştirme ya da tokenize etme denir.
Herhangi bir sanat eseri, mülk ya da emtia bu yöntem sayesinde token haline getirilebilir. Kişiler arasında devredilebilir, satılabilir, hatta miras bırakılabilir.
DeFi sistemleri, token haline getirilmiş varlıkların korunması, kişiler arasında kurallara uygun biçimde transfer edilmesine olanak sağlar.
Stablecoin ismi verilen, değeri belli bir fiat (itibari) para birimine sabitlenmiş kripto para birimlerini bu kategoriye dahil edebiliriz. Bu para birimleri, Bitcoin gibi değeri oynak olan dijital varlıkları tercih etmeyen kullanıcılar benimsemektedir. CoinMarketCap verilerine göre, Tether (USDT) isimli stablecoin’in 24 saatlik işlem hacmi, kripto para ekosisteminin zirvesinde yer alıyor.
Gelişen teknoloji ve internetin yaygınlaşması dolayısıyla, DeFi gibi alternatif dijital çözümlere olan ilgi günbegün artıyor. Dünyaya gözünü açtığı andan itibaren internetle yaşayan neslin benimsemesi normal karşılanırken, ilk dönemlerde burun kıvıran yatırım dünyasının gediklileri bile günümüzde kripto para dünyasına yatırım yapmaya başlıyor.
Tüm bu olumlu yanlarına rağmen DeFi için alınması gereken çok yol var. Cambridge Alternatif Finans Merkezi tarafından yapılan bir araştırmada, dünya genelinde sadece 25 milyon kripto para kullanıcısının bulunduğu belirtilmişti. Yazının önceki kısımlarında bahsettiğimiz, bankacılık hizmetlerinden yararlanamayan 1,7 milyar insan hesaba katıldığında, henüz çok az sayıda kişinin kripto para ekosistemine dahil olduğu sonucu çıkıyor.
Diğer taraftan, DeFi ekosistemi, tüm insanlığa hizmet sunmayı vadetse de bu denli işlemin üstesinden gelecek yeterli altyapısının olup olmadığı şüpheli. Kredi kartı devi Visa, saniyede 24 binden fazla işlem gerçekleştirdiğini belirtiyor. Bitcoin’in ise saniyede 3,3 ila 7 arasında işlem gerçekleştirebiliyor. İki platform arasındaki ölçeklenebilirlik kıyaslanacak seviyede bile değil.
Kripto para birimlerinin dünya genelinde kabul görmesinin önüne taş koyanların başında hükümetler geliyor. Facebook’un geliştirdiği stablecoin Libra’nın yıllardır sürüncemede kalmasının bir nedeni de bu. Hükümetler hiçbir şekilde kontrol edemedikleri finansal yapının insanlar tarafından kabul görmesini istemiyor. Bunun gerekçesi olarak da güvenlik sebeplerini gösteriyorlar. Kara para aklama ve terör finansmanı gibi yasa dışı faaliyetlerin gerçekleşmeden önlerini kesmek istiyorlar.
Hükümetler, gelişen finans teknolojileri karşısında sadece savunmada beklemiyorlar elbette. Kripto para birimlerine olan günbegün artan talebin varlığını kabul ettiklerinden olsa gerek, merkez bankaları tarafından geliştirilen kripto para birimleri (CBDC) hamlelerinin sayısı artmaya başladı. Kripto paranın sunduğu avantajları vatandaşlarına ulaştırmak isteyen merkez bankaları, bir yandan da işlemlerin takibini yaparak güvenlik de sağlayacaklar.
Elbette merkez bankalarının geliştirdiği CBDC’ler, hiçbir zaman Bitcoin’in sunduğu özgürlüğün yanına yaklaşamayacak. Merkez bankalarının kontrolündeki CBDC’lerin mi, yoksa özgür kripto para ekosisteminin mi insanlarca kabul göreceğini ise zaman gösterecek.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.